Annemi kaybettik

Bunu yazmak da söylemek kadar zormuş. Önce nasıl olduğunu anlatmak istedim, ama sonra ne gerek var ki diye düşündüm. Unutmamak için mi ya da burada da olsun diye mi bilemiyorum.

Annemi 1 Mayıs 2024 günü girdiği ameliyattan çıkamadığı için kaybettik. Çok ani oldu, çok hazırlıksız yakalandık. Ama kendi adıma ben böyle bir şeyin olmasından uzun zamandır korkuyordum. Fakat bu korkunun içinde ameliyat yoktu. Hani daha yumuşak bir şekilde belki bir gece gider ve haberi öyle gelir diye bir düşüncem mi vardı onu bilemiyorum. Nihayetinde annem güle oynaya gittiği hastaneden eve gelemedi.

Üstünden yaklaşık iki ay geçti, zor ama hayat devam ediyor. Ve ben çok özledim…

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Nerede kalmıştık…?

Uzun bir bekleme sürecinden sonra nihayet tekrar bilgisayarımın başına oturabildim.

Pekala bir bakalım, en son önemli bir eşikte idik. Bu yaz içinde sonuçlanmasını beklediğimiz bir çok durum vardı.

  1. Üniversite sınavlarının sonucu,
  2. Gelibolu’daki düğümün çözülmesi,
  3. Vee ailemize dört ayaklı, bonuk gözlü bir canın katılması.

İlk konu ile başlarsak, oğlumun bütün bir yıl boyunca emeklerinin karşılığını alması bizi çok mutlu etti. BAU Mekatronik Mühendisliğini kazandı. Çok karışık duygular içinde olduğumuz bir sen oldu aslında, sınav stresi, çalışma stresi, sonuç stresi sanki üzerimizden kocaman bir tır geçti. Ama sonuç bütün çekilen sıkıntıya değdi. 🙂 Allah herkesin emeklerinin karşılığını hakkıyla versin inşallah…

İkinci konumuz ise beni tanıyanlar bilirler Gelibolu’da kangren olmuş bir ev durumumuz vardı. Bu sene o konuyu da hallettik ve Saroz’da denize yürüme mesafesinde olan bir ev edindik.

Önümüzdeki günlerde gerekli değişiklikleri yaptıktan sonra evimizde güzel günler geçirmeğe başlayacağız 🙂 Hatta yeni resimleri de buraya yükleyeceğim.

Dört ayaklı küçük kara boncuk; ailemize hoş geldin.

Gofret

Bu küçük hanımın adı Gofret. Kendisi Charlie’nin kızı. Bir dachshund. Onu Samsun’dan aldık. Aslında annesi önce İstanbul’da idi, ama sahibi Mustafa Bey okuldan mezun olunca memleketine döndü, yavruları ile beraber biz de annesinden hemen ayırmak istemediğimiz için 2 ay bekledik.

Onu almak için Samsun’a gitmek bize güzel bir aile seyahati sağladı. Çok güzel bir Batı Karadeniz turu yaptık. Safranbolu, Amasra, Kastamonu, Sinop, Bafra, Samsun şeklinde gidip, dönerken de Havza, Osmancık, Amasya, Çorum, Bolu üzerinden geri döndük. Yorucu olmasına rağmen çok keyifli bir yolculuk oldu. Her durakta mutlaka yöresel lezzetler de tattık. Ama aklımıza en çok kazınan Sinop mantısı oldu.

Resimleri daha sonra detayları ile koyacağım sayfama 🙂

Diğer çalışmalara da artık yavaş yavaş sıra gelmeye başlıyor. Aklımda gene bir sürü şey var. Saroz’daki ev için bir şeyler yapmak istiyorum, kulplar, bardak altlıkları, tepsiler vs.

Bakalım neler çıkacak

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Beklemek…

Bu yaz her şey beklemek üzerine kurulu, üstelik de öyle ufak tefek şeyleri beklemek değil öyle eni konu hayatımıza yön verecek önemli durum beklemeleri bunlar.

Öncelikle bu okul dönem sonunu bekledik. Çünkü, bizim delikanlı liseyi bitirecekti. Sonra diploma törenini bekledik, sonra sınav tarihinin gelmesini bekledik, o meşhur YKS. Sonra tatile gitmeyi bekledik, şimdi sınav sonuçlarının açıklanmasını bekliyoruz. Gel 20 Temmuz gel 🙂 Ondan sonra tercih sonuçlarının açıklanmasını bekleyeceğiz.

Bunlar bekleme turumuzun bir ayağı idi. Diğer bir ayağı ise bizim emeklilik planlarımız ile ilgili. Amaç İstanbul’a fazla uzak olmayan, denize yakın, havası güzel, keyifli bir ev almak ya da uygun arsayı bulup ev yapmak. Bunun için de yukarıda yazdığım tercih döneminin bitmiş olmasını beklememiz gerekiyor.

Diğer bir ayak ise eve gelecek olan dört ayaklı bir can. O da 25 Haziran’da doğdu, ama annesinden ayrılması için en az 2 aylık olması gerek. Yani biz yine bekliyoruz. 🙂

Peki beklerken neler yapıyorum. Önce geçen hafta ailece tatile gittik, bizim favori yerimize Kum Hotel’e gittik, Eceabat’ta mütevazi, sakin bir otel. Deniz Saroz tarafında, kum incecik altın gibi. Yorucu bir yılın ardından çok iyi geldi.

Öte yandan akrilik atölyesi tam gaz devam ediyor. Oldukça keyifli çalışmalar çıkıyor ortaya.

İyi ki bu dersler var, hem oyalanıyorum, hem de yeni şeyler öğreniyorum.

Şimdilik hedefimiz 20 Temmuz… 🙂 Umarım bir sonraki sefer güzel şeyler yazabilirim buraya.

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Akrilik Çalışmalar Devam

Sene sonu geliyor ve biz ailece bu sene belirlediğimiz hedeflere biraz daha yaklaşıyoruz.

Önce emeklilik projemize bir adım daha yaklaştık, onun ikinci adımı kısmetse Eylül ayında tamamlanacak.

Sonra bir köpeğimiz olacak, henüz doğmadı 🙂 O da Eylül ayında ailemize katılacak.

Sonra kanaryalarımız bir aile oluşturdu. Onların da kırılmayı bekleyen 4 yumurtası var 🙂 Bu arada erkek kanarya dişiyi kuluçka boyunca besleyecek diye heder oldu. Garibimde tüy filan kalmadı. Bakalım yumurtadan çıkınca neler olacak.

Ama en önemlisi oğlum liseyi bitirdi. Onun hayatında çok büyük bir adım. Bu hafta sonu YKS sınavı var. Hakkında hayırlısı ne ise o olsun, emekleri fazlasıyla karşılık bulsun.

Bu yaz heyecan bizi bırakmayacak gibi görünüyor.

Bütün bunların yanında akrilik boyama atölye çalışmalarım devam ediyor, ve çok büyük keyif alıyorum 🙂

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Hüzünlü gemiler

Bugün hava çok güzeldi, biz de eşimle birlikte sahilde bir yürüyüş yapmaya karar verdik. Bu sefer bir değişiklik yapıp her zamanki parkurumuzun dışında yürüyelim dedik. Bu yüzden Maltepe sahilden Kartal’a doğru yürüdük.

Hava o kadar güzeldi ki uzaklarda dağların karlı tepeleri bile görünüyordu. Sonra dikkatimizi suyun üstünde kalmış bir gemi bölümü çekti.

Daha da yaklaşınca aslında bir değil, iki tane geminin karaya oturmuş olduğunu fark ettik.

Öyle yalnız ve kederli duruyorlardı.

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Yaza girerken neşeli küpeler

Akrilik boya vs derken diğer yandan polimer kil ve epoksi çalışmalara da devam ettim. Atölye adını verdiğim odama girince o anda canım ne isterse yapmaya başlıyorum ve zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmıyorum.

Bu arada da aşağıdaki gibi küpeler ortaya çıktı.

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Akrilik çalışmalar

Akrilik boya ile çalışmayı o kadar çok sevdim ki sonunda daha düzgün yapmak için bir atölyeye “Atölye Ataşehir”‘e kayıt oldum. Şimdilik iyi gidiyor, hevesle her hafta dersin başlamasını bekliyorum. Yaptığım çalışmaları aşağıya koyacağım, biliyorum daha emekleme aşamasındayım, ama ben seviyorum 🙂 Bence bu sayfa için önemli olan da bu 🙂

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Laleler

Her bahar Istanbul’da parklar lale zamanı muhteşem olur. Hep gitmek isterdim, ama bir türlü fırsat bulamazdım. Gideli bir kaç hafta oldu ama ben anca buraya koyma fırsatı bulabildim.

En yakın arkadaşım ile güzel bir havada, keyifli bir Emirgan Parkı gezisi yaptık,

O günden kalan güzelliklerin sadece bir kısmı bunlar. Ve aslında daha fazla bir şey yazmaya da gerek kalmıyor bence 🙂

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Her telden …

Bu aralar iyice çorba ettim her şeyi 🙂 Taş, akrilik boya, epoksi reçine, bakır levha, zirkon taşlar, polimer killer. Bunlar ürettiklerim bir de takip ettiklerim var, domestika, youtube, history channel, ilyada… Etrafımı bilgi ve üretkenlikle doldurmaya çalışıyorum. Kafam durmadan işler halde. Çok komik bir haldeyim. Böyle bir sürü şeyin peşinde koşunca da ister istemez ortaya farklı paletlerde çalışmalar çıkıyor.

Bütün bu koşturmaca ortasında sayın omicron hazretleri bizim eve de girdi 🙁 O yüzden fazla epoksi dölüm yapamadım, her ne kadar hafif geçirdik desem de bende öksürük biraz uzun sürdü. Hem de kendimi hiç hasta hissetmediğim halde. Çok absürt oldu.

Epoksi döküm yaparken mutlaka sanayi tipi maske kullanıyorum, hem mikrobu maskeye geçirmemek, hem de -ki en önemlisi bu- maske takıyorken nefes alamıyormuş gibi hissettiğim için epoksi döküm yapamadım. Onun yerine akrilik boya ve polimer kil üzerine yoğunlaştım. Hatta polimer kil ile çalışmaktan öyle keyif aldım ki epoksiyi aldatıyormuşum gibi hissettim. 🙂

Önce akrilik boya ile başlayayım. Aslında buraya bitmiş olanı koyacağım, çünkü üstünde çalıştığım şu anda tam olması gerektiği gibi değil.

Doğal taş üzerine vadi manzaralı sakkura ağacı.

Seneler önce şeklini beğenip bütün protestolara rağmen eve getirdiğim taş üzerinde yaptığım bir deneme. Aslında bir kopya çalışma denebilir. Daha öğreniyorum. Kapı önü taş ağırlığı olarak kullanabilirim diye düşündüm.

Bir kaç hafta önce yontmaya başladığım taşlara nihayet en son hallerini verebildim.

Dört yapraklı yonca

Ben bu parçaya çok emek verdim. Önce bakır levha üstüne yapmayı düşündüğüm şekli transfer ettim, daha sonra onu bakır levhadan kesip, zımparalayıp parlattım. Onunla işim bitince diğer tarafta yeşil taşı bakır şeklin alabileceği şekilde oydum. Yonca figürünü taşa yerleştirince üstüne yeşil zirkon taşların çok yakışacağını düşündüm ve bence yakıştı da. Finali de epoksi ile kaplayarak yaptım. Sonuç yukarıda 🙂 Bu kadar çok uğraştığım için midir nedir bir başka geliyor gözüme.

Bu da diğer taş çalışmam.

Yukarıdaki taşın da kendi tadında bir zarifliği var. Taşı oyup içine mor zirkon taş yerleştirdim. Bir sürü fikirler benden çıksa da bir kısmının geliştirilmesinde sevgili eşimin büyük bir rolü var. Ya da çıkıntı bir fikirle ona gittiğimde bana farklı yollar veya düşünmem için farklı fikirler veren de kendisi. Benim kendimi geliştirmeme gerçekten büyük katkı sağlıyor.

Arada epoksi ve polimer kil harmanlı küpeler yaptım. Aslında daha çok olacaklardı ama teknik bir yanlışlık sonucu büyük bir kısmı heder oldu.

Bunlar sağlam kurtulanlar.

Ve sıra geldi epoksinin rakibine. Polimer killer. Bunda da üretme sınırı neredeyse yok gibi bir şey. Domestika isimli çevrimiçi el sanatları kurs platformunda bir kaç tane kurs aldım ve bitirdim. Bilmediğim ya da yaparken neyi yanlış yaptığım şeyleri öğrenince çalışmak daha da keyifli bir hale geldi.

Savaş, savaş, savaş :((

Çocukken tarih kitaplarında, ansiklopedilerde veya gerçek anlatım hikayelerinde okuduklarımızı içinde bulunduğumuz dönemde yaşayacağımı hiç tahmin bile edemezdim. Ama ne yazık ki çok sevimsiz bir dönem içinde yaşıyoruz.

Önce iki senedir süren ağır bir pandemi dönemi içindeyiz. Hafiflese bile hala bitmedi ve maalesef hala bu melun hastalıktan vefat edenler var. Hemen her ailede uzaktan veya yakından birileri vefat etmiş durumda. Hatta komple yok olan aileler bile var. İlk başlarda aşı, ilaç gibi önlemler bilinmediğinden ve bağışıklıklar çok düşük olduğundan vefat sayısı çok daha fazlaydı elbette. Bazı karşıtların aksine ben aşının etkisine inanıyorum, hatta anne ve babamın, ağabeyimin bu sayede kurtulduklarını düşünüyorum. İki senedir bu hastalıkla savaşıyorduk bütün dünya olarak.

Pandemi beraberinde, bütün dünyayı sarsan bir ekonomik krizi de getirdi. Ülkemiz de bundan nasibini aldı. Ekonomik açıdan çok zorda olan insanlar var. Pandemi başında yeni bir iş kurmuş olanlar, yeni işe girmiş olanlar, mevcut işi duranlar ve kapanmak zorunda olanlar. Netice olarak ekonomik kriz ile herkes kendi payınca savaşmaya başladı. Tam bunları bir sindirme aşamasına gelmek üzereydik ki, Rusya Ukrayna’yı işgal etti.

Bir bu eksikti, di mi? Rusya böyle bir askeri operasyon yapınca karşısında Avrupa, NATO ve ABD hareketlenmeye başladı. Açıklandığı kadarı ile batı devletleri Ukrayna’ya fiilen asker vs göndermeyeceklerini belirtiyor, ama korkmamak mümkün değil. Fiilen orada olmasalar da, cephane, erzak ve insani yardımda bulunuyorlar. Gelen görüntüler ise yürek burkan görüntüler. Aynı Suriye’den gelen görüntüler gibi.

Son bir aydır moraller çok bozuk anlayacağınız, bir de bunların üstüne bizim delikanlının sınav stresi var. Ne kadar büyük bir stresmiş bu. Kuzum elinden geldiği kadar çalışıyor, heyecanlanmazsa, stres hataları yapmazsa iyi şeyler olabilecek gibi ama… Allah emeklerini boşa çıkarmasın ne diyeyim 🙂

Moraller bozuk olunca çalışmalarım da çeşitlendi. Gül ağacı kökünü işlemeyle başladım, farklı toka modellerini üretmeye başladım, en son da taşları işlemeye başladım. Arada polimer kilden küpeler de yaptım. Biraz daha üzerinde çalışmam gerek ama çıkan sonuçlar bence hiç de fena değil. Kendimce oldukça amatörce de olsa bu dönemde yaptıklarım kafamı dinç tutmamı sağladı diyebilirim. Aşağıda bir kaç tane örnek paylaşacağım. Satışa hazır olanlara da ekleyeceğim bunları.

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış