Evcil canlar…

Çocukluğumdan beri köpek, kedi, kuş her türlü canlıyı çok severim. Bu canlar da sanki bunu hissedermiş gibi ne zaman sokağa çıksam hemen yanıma gelirler. Daha önce pek çok kere köpeğim oldu. Evlendikten sonra ise sadece kuş besledik. Zaman zaman eve küçük bir can almayı istedik, ama bir türlü cesaret edemedik. En nihayetinde köpek yerine biraz da kendi başına buyruk olan bir kedi evlat edinmeye karar verdik. Hatta o amaçla hayvan barınaklarını da aradım.

Fakat konuştuğum barınak gönüllüsü açıkçası bütün hayallerimizi yıktı. Çünkü, bir kedi bakmanın aslında çok daha zor ve dikkat gerektirdiğini, hatta evde kedi varken orkide, aloe vera gibi çiçeklerin evde bulunmaması gerektiğini söyledi. Kafamız bir hayli karıştı, o yüzden de bir süre daha ağırdan almaya karar verdik. Ama instagram’dan bazı sayfaları takip etmeye başlayınca moralim gerçekten çok bozuldu. Çünkü, insan denen yaratığın ne kadar acımasız ve vurdumduymaz, bu hayvancıkların da ne kadar savunmasız ve yardıma muhtaç olduklarını bir kere daha anladım.

Ayrıca öyle iyi insanlar var ki ,canla başla bu hayvancıkları desteklemeye kendilerini adamış olan. Ben de onlar kadar olmasa da elimden geldiği kadar yardımcı olmaya gayret edeceğim.

Kedicikler, köpecikler derken zaman geçiyor, ben de dökümlere devam ediyorum. Bu aralar topuz şişleri devam ediyor.

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Topuz şişleri … yeniden :)

Uzun bir aradan sonra tekrar topuz şişleri yapmaya başladım. Ama bu defa daha bilerek yapıyorum 🙂 Ne de olsa kendi çapımda biraz daha öğrendim. Ve çıkan sonuçlar, nasıl diyeyim?.. çok hoşuma gidiyor.

Polimer kili de bırakmış değilim. Onunla da çalışmak hoşuma gidiyor.

Bazen bir fikir geliyor aklıma, o zaman çok mutlu hissediyorum. Rahmetli Necla annem aklıma geliyor o zamanlar. Kendisi ressamdı. O da aklına bir şeyler gelince çok heyecanlanırdı, şimdilerde gayet iyi anlıyorum nasıl hissettiğini. Çok özledim, keşke onunla da paylaşabilseydim bu yaptıklarımı. Eminim bana verecek pek çok fikri olurdu.

Bir şeyler aklıma gelince hemen yapmadan biraz bekliyorum. Zihnimde olgunlaşmasını bekliyorum. Dışarıdan bakınca pek bir şey yapmıyormuş gibi görünsem de aslında durmadan kafam üretme halinde. O yüzden de tek bir obje ya da figür üzerine yoğunlaşamıyorum.

Bir de tabi günün getirdikleri oluyor beraberinde. Mesela bu ay 2 tane istek vardı, onları tamamlamam gerekti. Ama en önemlisi bu ay sevgili eşimin 50. yaş günü vardı. Öyle keyifle uğraştım ki. Evde ona fark ettirmeden bir şeyler yapmak bir hayli zor oldu.

Resimleri taramak, onları kolaj yapmak, dijital baskıya götürmek, kile transfer etmek -(olmayınca yeni şeyler düşünmek), kalıba dökmek, ama anlaşılmaması için çaba sarf etmek 🙂 Basit hayatımın keyifli heyecanları oldu bunlar. Sonuçta döküme eklediğim ışık biraz hayal kırıklığı oldu bende, çünkü uzun süreli çalışmak için dayanıklı değilmiş ledler. Bir süre sonra bir daha yanmamak üzere söndüler 🙁

Gene de bir çok acemilikler var tabii. Ama zamanla çok daha iyi olacaklar 🙂

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Hoş geldin 2022 :)

Covid 19’uyla, YKS’si ile, zamlarıyla, stresiyle, heyecanlandıran beklentileriyle hoş geldin 2022.

Covid 19’un omicron varyantı ile köşe kapmaca oynadığımız bu günlerde normal yaşamaya gayret ediyoruz. Gene sevdiklerimizle aramıza mesafe koyduk.

Neler yapıyorum? Dökümler devam, pilates devam, yürüyüşler devam, arada güzel anlar yakalarsam görüntülemek devam, covid’le köşe kapmaca devam, günlük koşturmacalar devam… E daha ne olsun? Buna da şükür 🙂

Geçen gün muazzam bir gün batımı yakaladım mesela. Her yer sanki alev almış gibiydi.

Havanın bu görsel şovu dışında yaptığım bir takım çalışmalar da var. Hatta “dolap” uygulamasından da satış yapmaya başladım.

Başkaca aldığım iki tane de sipariş var. Onları da bitirince paylaşacağım 🙂

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

İstanbul’da lodos

Bu hafta Marmara ve Ege’de çok ciddi bir lodos fırtınası vardı. Gemiler, sandallar battı, evlerin çatıları, yollardaki levhalar, bazı binaların bazı parçaları uçtu, en acısı da insanlar vefat etti. Hatta okullar bile tatil oldu. Bütün bunlar aslında insanların doğa karşısında ne kadar çaresiz kaldığını gösterdi bir kere daha.

Fakat bunu yanında doğa fırtına öncesi zamanlarda inanılmaz bir güzellik sunuyor insana, sanki daha sonradan yapacakları için peşinen özür diliyor gibi…

İşte böyle enfes poz verdikten sonra hava Salı günü delirdi 🙂

Dışarıda tufan koparken, evde de ben pek boş durmadım yeni bazı ciciler yaptım.

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Baba köyüm

Böyle baba köyüm deyince Anadolu’da bir köy gelmesin aklınıza. Benim baba köyüm İstanbul’un en eski balıkçı köylerinden biri: Beykoz.

Belki de o yüzden bu kadar denize suya düşkünüm. Ayrıca hayatımın yarısından çoğunu da eski İstanbul’un başka bir balıkçı köyü olan Yeniköy’de geçirdim. Kocam da Bebek’li. Yani deniz, su ve boğaz kanımıza işlemiş durumda ailece 🙂

Geçen hafta eşim çok hoş bir sürpriz yapıp, Beykoz’dan bir balıkçı teknesi ile balık turu kiralamış.

Akşamüstü Beykoz sahilinden tekneye bindik.

Beykoz Sahil
Ve vira bismillah dedik 🙂

Uzun zaman denizden uzak kalıp da, normal bir günde birden kendimi deniz üstünde bulunca pek sevindim. Bütün iyotu derinlemesine hücrelerime çektim. Şansımıza hava şerbet gibi, deniz de çok uysaldı.

Bu kadar güzel resimlere yorum yapacak kelime bulamıyorum, o yüzden yorumu size bırakıyorum 🙂

Daha sonrasında kaptan Umur Yeri’nde demirledi. Kısa bir dersten sonra (yem oltaya nasıl takılır, olta denize nasıl atılır-nasıl çıkarılır, balık iğneden nasıl çıkarılır gibi; balıkçılığa giriş 101) oltalarımızı denize attık.

Balıkçının duasını da öğrendim. “Attım ağzına, takılsın boğazına”

Oldukça bereketli oldu. Toplamda 30 çinekop ve bir tava kadar da istavrit yakaladık. Amacımız skor yapmak değildi. Sevdiklerimizle bir keyifli bir akşam yemeği için yeter bir miktardı 🙂

Sonrasında kaptanın demlediği çayla biraz yorgunluk attık ve manzaranın keyfini çıkardık.

Yorgunluktan mıdır bilinmez gece resimlerim ne yazık ki biraz bulanık çıktı, ama en azından bir fikir veriyorlar diye tahmin ediyorum.

Bu tadı damağımda kalan gezi dışında dökümlere, killere devam ediyorum.

Fimo kil üzerine transfer epoksi kaplama

Önümüzdeki günlerde daha yeni şeyler ortaya çıkarmaya çalışacağım 🙂

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Polimer kil için bir yazı

Polimer kil çalışılması çok zevkli bir materyal, ortaya çıkması muhtemel şeyler tamamen insanın hayal gücü ile sınırlı. Her zaman hayallerle gerçekler birbirini tutmuyor, ama olsun 🙂

Klimt desenli kil tokalar
Klimt desenli pendantlar
Küçük cadılar 🙂

Ve bir kaç tane kil ve bir kaç bardak epoksi heder ettikten sonra bir de böyle bir bileklik yaptım.

Ah tembel ben :)

Bu aralar -bunu derken yaklaşık 1 ay olmuş- sayfam ile ilgili herhangi bir çalışma yapamadım. Peki ne yaptım diye düşününce, öncelikle 10 yıldır ayağımın, dolayısıyla benim canıma okuyan “morton nöroma”dan kurtuldum. -az bir narkozla küçük bir operasyon sayesinde-. Meğer bütün diz ağrılarımın ve ayağımda her zaman olan, insanın içini bayan ağrının sebebi o imiş. Morton nöroma kısaca ayakta 3.-4. tarak kemikleri arasında olan sinirlerin kalınlaşması sonucu oluşan bir rahatsızlıkmış. Benimki biraz ileri boyuta gelmiş ama bitti gitti. İnsanın ayağının ağrımaması ne kadar güzel bir şeymiş.

Onun dışında epoksi döküm çalışmalarıma tam gaz devam ediyorum. Ama bu aralar o kadar çok deneme, yanılma ve hüsran oldu ki, buraya hazırladıklarımı koymak içimden gelmedi.

Bu arada her güzel havada bol bol kendimizi deniz kenarına attık. Hatta geçen gün gene deniz kenarındaydık.

Güneşli bir hava, deniz kenarı, bisikletin nostaljisi ve balık tutmanın sessiz huzuru… İnsan daha ne ister 🙂

Şimdi biraz da yaptığım işlere biraz göz atalım.

Biraz küpeler yaptım, bol bol altın ve gümüş varak kullandım, bu varakların ışıkta yansımaları çok hoşuma gidiyor.

Yine altın varak kullanarak, biraz da metalik pigment kattım.

Nihayet :)

Koskoca bir yaz geçti ve ben ne yazık ki kafamda hayal ettiğim kadar çok şey paylaşamadım 🙂

Ama yeni ufuklara yelken açmaya gayret ettim desem yalan olmaz. Bu aralar polimer kile merak saldım. Ama sadece polimer kil değil, bu malzemeyi epoksi ile nasıl birlikte kullanabilirim diye bir yığın deneme yaptım. Kimileri tatmin etti, kimleri etmedi, ama en nihayetinde bazıları istediklerime yakın oldu. Bunları da zaten aşağıya koyacağım.

Gustav Klimt’den esinlendiğim desenleri uygulamaya gayret ettim
Polimer kil ile epoksi karışımı bir cadılar seti yaptım 🙂
Burada pek belli olmasa da bunlar da Klimt desenli tokalar oldu. Tokaları başka çalışmalarla kullandım, kullanışlı bir toka, ayrıca bu desene de çok yakıştığını düşünüyorum 🙂

Bunun haricinde feather tekniği ile petri tekniğini birleştirip çok uyumlu dökümler yaptım.

Her iki sette de dalgaların hareketini verebildiğimi düşünüyorum…

Ve en son olarak da ilk göz ağrım olan epoksi ile bir kaç döküm yaptım. Bunların içinde bu yaz gittiğim yerlerden topladığım deniz kabukları ve taşlar da var 🙂

Bununla beraber polimer kil çalışmalarıma devam edeceğim. Şu an üzerinde çalıştığım Klimt desenli bir bilekli var. İlk sonuçlar fena değil, ama buraya yaptığımı kendim beğendiğim zaman koyacağım 🙂

Tatil ve covid

Daha önceden, güzel insanlarla keyifli bir tatil yapacağız diye yazmıştım. Gerçekten güzel insanlarla çok güzel bir tatil yaptık.

Bütün bir kış hayalini kurmuştum 🙂

Deniz desen bir başka, gökyüzü desen bir başka alem. Tatlı tatlı gelen deniz esintisi ise bambaşka. Hele denizin rengi İNANILMAZ!!! Bu zamana kadar yaptığım deniz dökümlerinde nedense hep dalga efekti vermeye gayret etmiştim. Ama sanırım bir müddet dalgasız Ege Kıyılarını çalışacağım.

Gel de yüzme 🙂

Bu kadar güzel bir tatile ne yazık ki covid belası gölge düşürdü. Annem, babam ve ağabeyim covid’e yakalandılar. Ağabeyim evde karantinada, fakat annemi ve babamı hastaneye kaldırdık. Böyle bir durumda uzak yerlerden takip etmek psikolojik olarak çok yorucu oluyormuş. Tek tesellim vaziyetleri daha da kötüleşmeden hastaneye yatırabilmiş olmak. Şu anda ikisi de iyileşme döneminde, ama sancılı günler henüz bitmedi.

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Farklı çalışmalar

İki haftadır buraya bir şeyler yazmadım. Ama hani derler ya kaçmaktan kovalamaya fırsat bulamıyorum diye. Aynı o haldeyim. Aklımda olan bir takım projeleri yapmak için iki haftadır tam gaz çalışıyorum aslında. Hepsi beni deli gibi heyecanlandıran projeler. Şimdi sıralayalım bakalım.

  1. Picamimi projesi. Sevgili Zeynep de en az benim kadar -ki o benden daha çılgın buna eminim- heyecanlı bir tip. Geçen gün aklıma onun harika karakterlerini epoksi ile birleştirmek geldi. Zeynep de sağ olsun bana tam destek verdi bu konuda ve ilk etapta bir kaç tane karakteri ile farklı çalışmalar yaptım.
Bu bardak altlığının yanına bir tane de arkadaş gelecek. Çocuklar için süt bardağı ya da sıcak kakao fincanı altlığı olabilir.

Ayrıca toka ve bileklik için de tabanlar gelecek. Onları da koyacağım. Çok keyifli ve sıcacık karakterler. Çok heyecanlıyım 🙂

2. Luvi projesi. Öncelikle bilmeyenler için Luvi’nin ne olduğunu Vikipedi aracılığı ile kısaca açıklayalım

“…Luviler, Anadolu’da yaklaşık olarak M.Ö. 2300’e doğru ortaya çıkmış bir halktır. Luvice denilen Hint-Avrupa Dil Grubu’na mensup bir dil konuştukları bilinmektedir.[1][2]

Anadolu’nun Hitit öncesi tarihi henüz tam olarak aydınlatılamamış olmakla birlikte 1906’da Hititlerin antik başkenti Hattuşaş’ta bulunan çivi yazılarının çözülmesiyle Anadolu’ya yapılan Yunan göçünden çok daha önce bu topraklarda Anadolu’nun yerlileri sayılabilecek Luvilerin yaşadığı ortaya çıkmıştır.[2]

Hititlerin çivi yazılı belgelerinde bu halktan Luvian / Luvili olarak söz edilmektedir. Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Hititlerin çivi yazısının unutulmuş olmasına karşın Luvice, yazısı biraz değişikliğe uğramakla birlikte Anadolu’da varlığını sürdürmüştür. Pelasgların konuştuğu Pelasgus (Pelasgos) adı verilen dilden kalma tarihsel adların Luvi dili temeline dayandığı ortaya çıkmıştır.

Hitit yazıtlarında Luviler’den söz edilirken bir çeşit ikinci sınıf insan muamelesi yapıldığı görülür.[2]

Truvalıların da Luvi dilini konuştuğu ileri sürülmüştür.[3][4][5]

Luwian Studies Vakfı’nın araştırmaları sonucunda, vakfın başkanı İsviçreli jeoarkeolog Eberhard Zangger‘in açıkladığı görüşlerine göre, Luviler bilindiğinden daha geniş bir coğrafyada, daha çok sayıda yerleşimleri vardı. Son yıllarda vakfın Batı Anadolu’da tespit ettiği Geç Tunç Çağı’na ait 340 adet yerleşim yeri, bilinen Girit Minos Uygarlığı, Miken Uygarlığı dönemi Yunanistan ve Hitit Krallığı’nın toplam sayısından epey fazla. Üstelik bu yerleşimlerin büyüklükleri de buluntu yoğunlukları da daha fazla.[6]…”

Yani Anadolu’nun bilinen en eski dili. Bir dil bilimci olarak çok ilgimi çekti. Ve hiyerogliflerini epoksi ile birleştirdim.

Bu figürlerin hepsinin bir anlamı var. Muhteşem kadın, muhteşem hayat, erkek çocuk, kız çocuk, hayat, muhteşem kraliçe, güneş. Kalıplar daha tam istediğim gibi olmadı ama önümüzdeki günlerde istediğim gibi olacaklar.

Eğer bunları tamamlayabilirsem başka dillerle ilgili semboller de yapmayı düşünüyorum.

3. Kedi-Köpek projesi. Uzun zamandır aklımda olan bir şeydi bu da. Vektörel çizimleri çok seviyorum, bana her zaman çizilenden daha fazlasını anlatıyormuş gibi geliyor. Ya da ben öyle yorumluyorum. Kafamda o resimle ilgili hemen bir hikaye beliriveriyor.

4. Semazen projesi. Daha önce bu konu ile ilgili biraz çalışmıştım. Hoşuma gitmişti. Biraz da takı olsa nasıl olur diye düşündüm ve ortaya bunlar çıktı.

5. Çiçek projesi. YouTube’da takip ettiğim bir kanal var. Orada bir kadın kurutulmuş çiçeklerle çok güzel takılar yapıyor. Ben de denedim. Bence çok romantik bir şeyler çıktı kalıplardan.

6. Petri petri projem. Nedense bu teknikle çalışmak çok mutlu ediyor beni renklerin geçişi, sanki ufacık kalıpların içinde çok büyük hakimiyet savaşları oluyor gibi…

7. Takvim projem. Bir kaç ay kadar önce takvim kalıbı almıştım. Kısmet bu haftaya imiş. Çok farklı bir takvim çıktı ortaya.

Bütün bu hazırladıklarımı önümüzdeki hafta içinde fiyatlandırıp satışa çıkaracağım.

Mümkün olduğu kadar fazla ara vermezsem bu kadar çok şeyi bir seferde yapmama gerek kalmayacak.

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış