Farklı çalışmalar

İki haftadır buraya bir şeyler yazmadım. Ama hani derler ya kaçmaktan kovalamaya fırsat bulamıyorum diye. Aynı o haldeyim. Aklımda olan bir takım projeleri yapmak için iki haftadır tam gaz çalışıyorum aslında. Hepsi beni deli gibi heyecanlandıran projeler. Şimdi sıralayalım bakalım.

  1. Picamimi projesi. Sevgili Zeynep de en az benim kadar -ki o benden daha çılgın buna eminim- heyecanlı bir tip. Geçen gün aklıma onun harika karakterlerini epoksi ile birleştirmek geldi. Zeynep de sağ olsun bana tam destek verdi bu konuda ve ilk etapta bir kaç tane karakteri ile farklı çalışmalar yaptım.
Bu bardak altlığının yanına bir tane de arkadaş gelecek. Çocuklar için süt bardağı ya da sıcak kakao fincanı altlığı olabilir.

Ayrıca toka ve bileklik için de tabanlar gelecek. Onları da koyacağım. Çok keyifli ve sıcacık karakterler. Çok heyecanlıyım 🙂

2. Luvi projesi. Öncelikle bilmeyenler için Luvi’nin ne olduğunu Vikipedi aracılığı ile kısaca açıklayalım

“…Luviler, Anadolu’da yaklaşık olarak M.Ö. 2300’e doğru ortaya çıkmış bir halktır. Luvice denilen Hint-Avrupa Dil Grubu’na mensup bir dil konuştukları bilinmektedir.[1][2]

Anadolu’nun Hitit öncesi tarihi henüz tam olarak aydınlatılamamış olmakla birlikte 1906’da Hititlerin antik başkenti Hattuşaş’ta bulunan çivi yazılarının çözülmesiyle Anadolu’ya yapılan Yunan göçünden çok daha önce bu topraklarda Anadolu’nun yerlileri sayılabilecek Luvilerin yaşadığı ortaya çıkmıştır.[2]

Hititlerin çivi yazılı belgelerinde bu halktan Luvian / Luvili olarak söz edilmektedir. Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Hititlerin çivi yazısının unutulmuş olmasına karşın Luvice, yazısı biraz değişikliğe uğramakla birlikte Anadolu’da varlığını sürdürmüştür. Pelasgların konuştuğu Pelasgus (Pelasgos) adı verilen dilden kalma tarihsel adların Luvi dili temeline dayandığı ortaya çıkmıştır.

Hitit yazıtlarında Luviler’den söz edilirken bir çeşit ikinci sınıf insan muamelesi yapıldığı görülür.[2]

Truvalıların da Luvi dilini konuştuğu ileri sürülmüştür.[3][4][5]

Luwian Studies Vakfı’nın araştırmaları sonucunda, vakfın başkanı İsviçreli jeoarkeolog Eberhard Zangger‘in açıkladığı görüşlerine göre, Luviler bilindiğinden daha geniş bir coğrafyada, daha çok sayıda yerleşimleri vardı. Son yıllarda vakfın Batı Anadolu’da tespit ettiği Geç Tunç Çağı’na ait 340 adet yerleşim yeri, bilinen Girit Minos Uygarlığı, Miken Uygarlığı dönemi Yunanistan ve Hitit Krallığı’nın toplam sayısından epey fazla. Üstelik bu yerleşimlerin büyüklükleri de buluntu yoğunlukları da daha fazla.[6]…”

Yani Anadolu’nun bilinen en eski dili. Bir dil bilimci olarak çok ilgimi çekti. Ve hiyerogliflerini epoksi ile birleştirdim.

Bu figürlerin hepsinin bir anlamı var. Muhteşem kadın, muhteşem hayat, erkek çocuk, kız çocuk, hayat, muhteşem kraliçe, güneş. Kalıplar daha tam istediğim gibi olmadı ama önümüzdeki günlerde istediğim gibi olacaklar.

Eğer bunları tamamlayabilirsem başka dillerle ilgili semboller de yapmayı düşünüyorum.

3. Kedi-Köpek projesi. Uzun zamandır aklımda olan bir şeydi bu da. Vektörel çizimleri çok seviyorum, bana her zaman çizilenden daha fazlasını anlatıyormuş gibi geliyor. Ya da ben öyle yorumluyorum. Kafamda o resimle ilgili hemen bir hikaye beliriveriyor.

4. Semazen projesi. Daha önce bu konu ile ilgili biraz çalışmıştım. Hoşuma gitmişti. Biraz da takı olsa nasıl olur diye düşündüm ve ortaya bunlar çıktı.

5. Çiçek projesi. YouTube’da takip ettiğim bir kanal var. Orada bir kadın kurutulmuş çiçeklerle çok güzel takılar yapıyor. Ben de denedim. Bence çok romantik bir şeyler çıktı kalıplardan.

6. Petri petri projem. Nedense bu teknikle çalışmak çok mutlu ediyor beni renklerin geçişi, sanki ufacık kalıpların içinde çok büyük hakimiyet savaşları oluyor gibi…

7. Takvim projem. Bir kaç ay kadar önce takvim kalıbı almıştım. Kısmet bu haftaya imiş. Çok farklı bir takvim çıktı ortaya.

Bütün bu hazırladıklarımı önümüzdeki hafta içinde fiyatlandırıp satışa çıkaracağım.

Mümkün olduğu kadar fazla ara vermezsem bu kadar çok şeyi bir seferde yapmama gerek kalmayacak.

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Park, yağmur, müsilaj ve köpecik

Bugün değişik bir şeyler yapmak istedim. Sabah erken bir saatte evden çıktım -erken dediysem dokuz buçuk gibi, o kadar da erken değil yani 🙂 –

Ne yapacağıma henüz karar verememişken önce annemlere uğradım, onlar evde yokken çiçeklerini sulayayım diye düşündüm. Tuhaf oldu, onlar evde yokken benim evde bir şeyler yapmam.

Sonra sahile gideyim dedim. Hava henüz güneşli idi. Ama canım sıkılmasın diye bir kitapçıya uğrayıp kitap alayım dedim. Aradığım kitap yoktu. Ben de ne yapalım sağlık olsun dedim ve Maltepe sahile gittim. Yeni adıyla Orhangazi Şehir Parkına.

Parka ilk geldiğimde hava güneşliydi. Ve muhtemelen yağmur beklentisi yüzünden kimsecikler gelmemişti parka. Gül kokuları içinde ilerleyerek sahile geldiğimde iki şey gördüm. İlki bu güneşli havanın fazla uzun sürmeyeceğini haber veren kara yağmur bulutları

Sonra gözüm denizin yüzeyine kaydı ve o zaman ikinci olayı da gördüm. Ve günlerdir haberlerde anlatılan sayın müsilaj ile tanıştım. Denizin o halini görünce için burkuldu bir an. İnsanın doğaya yaptığının ibretlik bir vesikası gibiydi denizin yüzeyi.

Mendireğe kadar yürüdüm martılar küçük kayaların üstüne tünemiş denize bakıyorlardı. Son zamanlarda en alakasız yerlerde martılar görünmeye başladı, fark ettiniz mi? Garipler denizden beslenemedikleri için şehrin içlerine girip başlarının çaresine bakıyorlar.

Ben bir yandan yürüyüp bir yandan da resim çekmeye çalışırken yağmur bulutlarının yaklaştığını fark edememişim. Bir güzel ıslandım. Yağmurun yaklaştığını hisseden ağaçlar, çiçekler tuhaf bir şekilde yapraklarını titreştirmeye başladılar. Sanki gelen yağmuru sevinçle kucaklamak ister gibilerdi. Güllerin ve toprağın kokusu daha bir arttı. Fakat daha fazla onları seyredemedim, çünkü çok ıslandım.

Sıra günün anlam ve önemine gelmişti. Bizim delikanlıyı okuldan alıp kursa götürme görevi. 🙂 Pandemi yüzünden toplu taşımayı kullanmasını istemiyoruz, o yüzden şimdilik getir götür servisi yapıyoruz beyefendiye. O da aşısını olduktan sonra artık kendi başına toplu taşıma ile gidip gelebilir herhalde diye düşünüyorum 🙂

Okul çıkışını beklerken küçük, muzip bir şey bana eşlik etti.

Bir ara hızını alamadı arabayı kemirmeye başladı, sonra tadını beğenmemiş olacak ki dikkatini başka şeylere yöneltip yanımdan uzaklaştı. Okul yurt müdürlüğünün önüne kapılanmış kerata, kendini de gayet güzel sevdirmiş 🙂 Tanımayan yok gibi.

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

“Sonsuzluk ve ötesine”

Bu repliği bilmeyen yoktur herhâlde. Oyuncak hikayesinin Buzz Lightyear’ının en meşhur sözleridir sanırım. Dünyanın uzayla ilgilendiği, hatta uzaya seyahat biletlerinin bile satışa çıktığı şu günlerde kendimce bir uzay çalışması yaptım.

Bu çalışmama oğlumcum da fikirleri ile bana yardımcı oldu. İkimizin kafasının ortak yansıması diyebilirim buna. O yüzden de bu çalışmayı benim için çok kıymetli kılıyor.

Dökümü kalıptan çıkardığımda aklıma ilk gelen sözler de “sonsuzluk ve ötesine” oldu. Ruhum hâlâ biraz çocuk ne yapayım :).

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış

Farkında olmadan …

En son yazımdan bu yana 10 günden fazla olmuş. Bu hiç yeni çalışma yapmadığım anlamına gelmez ama 😀 Hatta bilakis bir sürü çalışma yaptım, ama hiç birini yayınlayacak fırsat bulamadım. Ha bugün ha yarın derken zaman geçmiş farkında olmadan.

Hepsi de çok keyifli oldu. Bu tür dökümler yapmanın en iyi yanı yaparken yeni şeyler öğrenmem. İki tane özel istek geldi. İkisini de büyük heyecan ve keyifle yaptım. İkisi de farklı teknik türlerindendi.

İlki epoksiye resim gömerek bir kompozisyon çıkarmaktı. Resimleri yerleştirmek için yeni teknikler öğrendim. Artık her resmi yerleştirebilirim. Bu da eğer resimli bir uygulama ile ilgili özel bir istek gelirse hiç sorun olmadan istenilen şeyi yapabileceğim anlamına geliyor. Hatta bu çalışmadan edindiğim tecrübe ile ilave farklı dökümler de yaptım.

Anneannemin, babaannemin, annemin ve kayınvalidemin (kısaca hayatımda anne yerine koyabileceğim insanların) inançları güçlü idi. Mesela babaannem 5 vakit namazını kılardı, anneannem ezan okunduğu zaman hemen oturmasına vs bir çeki düzen verirdi. Kayınvalidem her sabah hepimize dua ederdi. Annem de hepimize dua eder ve her önemli olay için (sınav vs gibi) dualarını eksik etmezdi. Annem hala da öyledir. Diğerleri şimdi ışıklarda yürüyorlar. Haliyle ister istemez bazı şeyler bir şekilde bana da bulaşmış 🙂 Ben onlar gibi öyle çok dua filan bilmem, ama benim de kendime göre bir takım inançlarım var tabii. Bütün bunların etkisiyle midir bilmem, bu resimli çalışmalardan aşağıdaki gibi bir şeyler yaptım.

Bunların yanında bir de maşallah vardı , ama o buraya gelmeden Masal Bebeğe gitti 🙂

Gelibolu’dan sevgili komşum duvarına asacağı bir deniz çalışması istedi. Onun oradan gelirken bana getirdiği Gelibolu kumundan ve kabuklarından bir çalışma yaptım.

Burada kullandığım bütün kabuklar ve kum Gelibolu’dan 🙂

Bir de feather tekniği ile -bu petriden biraz farklı- çılgın kolye uçları ve küpeler yaptım.

Süs püs bu kadar değil tabii
İşte bunlar da var 🙂

Yayım tarihi
Birden olanlar olarak sınıflandırılmış