Öyle mi yapayım, böyle mi daha güzel olur diye düşünürken, kararı yumurtalar verdi.
Kabukları korumak için kapladığım epoksi, cila ve kaide görevini gördü. Böylece kendi başlarına da gayet güzel durabiliyorlar.

Öyle mi yapayım, böyle mi daha güzel olur diye düşünürken, kararı yumurtalar verdi.
Kabukları korumak için kapladığım epoksi, cila ve kaide görevini gördü. Böylece kendi başlarına da gayet güzel durabiliyorlar.
Son bir kaç günde hayatın insanla nasıl dalga geçtiğini bir kere daha öğrendim. Hani derler ya insan söylermiş, kader gülermiş. Covid dolayısı ile zamansız aramızdan ayrılanlar da oldu, hiç ummadığımız kayıplar da oldu geçen hafta. Bu hafta biraz onun sersemliği ile geçti. Bir de her gün açıklanan vaka verileri, üstüne iyice tuz biber ekti. Bütün bunlardan bir günlüğüne de olsa ailece uzaklaşmak istedik. Ve Riva’ya kaçtık.
Şansımıza hava da güzeldi, küçük bir piknik çantası hazırlayıp, tel maşa sandalyelerimizle deniz kenarına kurulduk. Hatta ben hızımı alamadım, ayaklarımı suya bile soktum. Fakat henüz girilecek kıvama gelmemişti deniz.
Hazır buraya gelmişken bir klasik haline gelen kum toplama çalışmaları yaptık. Yaptık diyorum çünkü, bu sefer oğlum da yardım etti. Hatta oldukça yaratıcı fikirler de kattı bana.
Buradan aldığım enerji ile yeni çalışmalar yaptım.
Farklı çalışmalar yapmak istedim. Bazılarını Youtube’dan izleyip, bazılarını da kendim uydurup bir şeyler ortaya çıkardım.
Bir taş ya da o tarz bir kaidenin üstüne koymayı düşünmüştüm bu yumurtaları ama, gerek kalmadı. Çünkü kendi başlarına duracak bir şekil buldum.
Sonra izlediğim videolardan birinde tuz ve epoksi kullanılmıştı. Ben de tuz kullanarak epoksiden boncuklar yaptım. Hatta bazılarını da kolyeye geçirdim.
Başka başka kolye uçları yapmaya da devam ettim, ama teknik bir hata sonucu kalıpta birbirlerine karıştılar. Biraz motivasyon kırıcı oldu ama, sonra cam granülleri keşfettim ….
Normalde bu granüller cam işçiliğinde kullanılıyormuş. Ama epoksi ile de karıştırılınca pek güzel şeyler ortaya çıkıyor. Daha bitmediler, çalışma aşamasındalar ama, aşağıdaki gibi bir kaç farklı şey denedim. Bitince daha güzel görünecekler.
Bunların haricinde durmadan bir şeyler yapıyorum, telefon tutucular, ampuller (ki bunların kalıplarında sorun var, transparan çıkmıyor dökümler :(( )Bir çözüm bulacağımı ümit ediyorum.
Bu konu ile uğraşmaya başladığımdan beri pek çok şey öğrenmeye başladım. Mesela epoksi nasıl dökülür, çıkan objeler nasıl değerlendirilir, bunları değerlendirmek için hangi malzemeler kullanılır, nereden bulunur, gelen malzemeler nasıl kullanılır? Bunu haricinde nasıl bunların resimleri çekilir, nasıl web sayfasında yayınlanır? Ve en önemlisi de bütün bunlara nasıl zaman ayrılır?
Oluyormuş, insan vakit ayırabiliyormuş. En son yaptığım kolye uçlarını da aşağıdaki gibi değerlendirdim.
Daha önceki yazımda yumurta serisi yapacağımdan bahsetmiş, hatta iki yumurta kabuğuna da kum koymuştum. Bu hafta onlar üstünde de biraz çalıştım.
Üstteki resimde görülen Poyrazköy’den aldığım taş parçasının üstüne yerleştireceğim, ama önce kabuklarının kırılmaması için bir kat epoksi sürmem gerekti.
Bir iki güne kalmaz nihai şekli ile burada yayınlarım tekrar…
Epoksi ile ilgili izlediğim ilk video, bir karahindiba dalının epoksinin içine gömülme uygulamasıydı. Çok etkilenmiştim. Karahindiba da ne derseniz eğer aziz dostum Vikipedi’ye göre :
Karahindiba (Taraxacum officinale), papatyagiller (Asteraceae) familyasından yaygın bir bitki türü. Çiçekleri sarı, yaprakları yeşil olsa da bitkinin adına “karahindiba” denilmiştir.
Mısır ve Kıpçak Türkleri’nin “katagan”, Çağatay Türkleri’nin “saçratku” olarak bildikleri bu bitki günümüze “karahindiba” olarak gelmiştir. Hindiba, Arapça kökenli bir kelimedir. Tedavisi için kullanıldığı göz hastalığı trahomdan kaynaklandığı ileri sürülür. Anadolu’da acıgıcı, “acıgünek”, “güneyik”, “çıtlık”, “cırtlık” ve “arslandişi” olarak bilinse de en yaygın olarak kullanılan adı “radika“dır….
…Besleyici değeri oldukça yüksek olan Karahindiba, % 5’e varan yüksek bir oranda potasyum içermesinden dolayı, en iyi doğal potasyum kaynaklarından biridir. A vitamini, C vitamini ve nikotinik asit ile kalsiyum ve türlü mineraller yönünden de zengindir. Ayrıca, torexacin, retinol, levulin, inulin gibi bileşikler içerir. Bu nedenle yaprakları salatalara katılıp yenir. Kökü de, yaşken doğranıp salatalara katılır. Kurutulan kökü birçok ülkede öğütülüp acı hindiba kahvesi olarak içilir. Avrupa’nın bazı ülkelerinde ve Hindistan’da tarımı yapılan türleri vardır ve bunların çiçek büyüklüklerinin çapı yedi santimetreye kadar varır. Kök sakızı da denilen bitki, köklerinden çıkan sıvının pıhtılaşıp kurutulmasıyla kauçuk eldesinde de faydalanılır.
Bu kadar şatafatlı anlattığıma bakmayın, buna merak salmasam sadece papatya da diyebilirdim size. Her neyse, benim yaptığım çalışmada Karahindiba’lar itina ile toplanıp, tüyleri uçmadan eve güç bela getirilip, bir kaç tanesi döküm aşamasında heder olduktan sonra aşağıdaki gibi bir şeye dönüştüler.
Bunları kağıt ağırlığı olarak kullanmak hoş olur diye düşündüm. Üstteki resimde iki ayrı üçgen prizmayı uç uca koydum.
Bu hafta pek çok farklı konuda çalışmalar yaptım, hepsi de ayrı ayrı keyifliydi. Yaptığım bütün çalışmaların asıl amacı bunları epoksi döküm ile birlikte kullanabilmek.
Önce aklıma boncuklar geldi, hatta kendi kendime de Deli İbrahim benzetmesi yaptım. Hani IV. Murad’ın bütün kardeşlerini öldürmesinin ardından, kaderin tuhaf bir cilvesi sonucu tahta çıkıp da her an öldürülecekmiş korkusu yüzünden kafayı sıyırmış ve tarihe de Deli İbrahim olarak geçmiş 18. Osmanlı Padişahı. Rivayete göre sakallarına boncuk dizip, balıklara da yem niyetine altın para atarmış. E benim sakalım ve balıklara atacak da altınım olmadığına göre, evdeki boncukları epoksi ile değerlendirmeye karar verdim.
Sonra aklıma daha önce bir YouTube kanalında izleyip de yapmaya karar verdiğim bir yumurta denemesi geldi. Önceden bir defa daha yapmıştım, ama sonucu nasıl bitireceğimi bilemediğim için pek ısınamamıştım. Bir kere daha denemeye karar verdim. Bu kez daha sakin sakin ve sabırla yapacağım.
İçini nasıl dolduracağıma henüz karar vermedim 🙂
Böyle alternatifler ararken, Okay internette “string mandala” diye bir şey buldu. Bana da gösterdi, ben durur muyum? Hemen denemeye karar verdim. “String mandala”nın bizdeki karşılığı Vikipedi’ye göre “Filografi”. Yani;
Tasarlanmış bir motif ya da desenin, ahşap malzeme üzerine çiviyle çakılması ve arasından çeşitli renklerde iplik veya teller geçirilmesi ile oluşturulan, farklı motif ve desenlerin ortaya çıkarılmasını sağlayan bir el sanatıdır. Orta Doğu’da doğmuş ve Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar yayılmış, ancak yapımının zor olduğu düşüncesiyle yok olmaya yüz tutmuştur. Filografide, belirli örgü teknikleri kullanılarak hat yazıları, simetrik desenler, amblemler, çiçekler ve çizgi film karakterleri panolar halinde meydana getirilebilmektedir.
Şimdi bunun üzerine epoksi döküm yapmayı düşünüyordum, ama çok emek verdim, bozulur diye korkuyorum. O yüzden daha küçük bir örnek daha yapıp, döküm faslını önce onun üzerinde deneyeceğim.
Döküm yapmak sabır isteyen bir çalışma, kafanızda tasarladığınız şey öyle bir seferde olmuyor çoğu zaman ya da ilk yaptığınız gibi bir daha yapamıyorsunuz. Ama sabırlı olmaya gayret ederseniz çalışmalarınızın olumlu sonuçlarını da görüyorsunuz.
Sabır demişken, döküm yaptıktan hemen sonra -şöyle 15 dakika gibi- elinize objenin bitmiş halini alamıyorsunuz. Tamamen sertleşmesini istiyorsanız en az 18 saat beklemek gerek, aralarda eklemeler yapmak ve renklerin istediğiniz gibi olmasını istiyorsanız rutin aralıklarla objeye ilaveler yapabilirsiniz.
Ama benim gibi içi tez bir insansanız arada bir hayal kırıklığı yaşamanız kuvvetle muhtemel. Çünkü bazen o kadar acele ediyorum ki, hem obje bozuluyor, hem de o kadar uğraş boşa gidiyor. Yeniden başlıyorum ondan sonra.
Bütün bunlar zaman alıyor tabii, istediğim hızda döküp hazırlayamıyorum, ama olsun… Ortaya çıkan sonuç keyfimi yerine getiriyor.
Bütün akşamımı yeni resimler ekleyerek ve bu programı kullanmayı öğrenerek geçirdim. Ama değdi. Hala öğreniyorum, ama çok yol aldığımı da söyleyebilirim.
Bakalım neler ekledik? Denizden yeni gelenler var, süsler püsler var, türlü çeşit hayvancıklar var…
Bence bu sayfada biraz dolaşmak güzel olacak.
İyi geceler…
Ben İrem. Son altı aydır epoksi reçine ile bazı objeler yapıyorum. Bunlardan bazılarını hazır kalıplar kullanarak, bazılarını kendi sevdiğim objelerin silikon dökümlerini alarak, bazılarını da aklımın penceresinden çıkanlara dayanarak yapmaya çalışıyorum.